9 Mayıs 2011 Pazartesi

Mehmet Turgut Röportajı



MEHMET TURGUT
Son zamanlarda adını sıkça duyduğumuz marjinal fotoğrafçı MEHMET TURGUT; Kariyer ve Yönetim Kulübü aracılığıyla okulumuza söyleşiye geldi. Güzel bir söyleşinin ardından bizde kendisiyle yaşantısı ve fotoğraflarına dair hoş bir röportaj gerçekleştirdik.




Haber Eylül: Öncelikle okulumuza hoş geldiniz. Biz sizin fotoğraf çekmeye nasıl başladığınızı değil de Turgut ailesinin fotoğraf çekmeye nasıl başladığını merak ediyoruz. Bunun bir hikâyesi varmış. Öğrenebilir miyiz acaba?
Mehmet Turgut: Her şey dedemin Ermeni bir arkadaşının dedeme olan borcunun karşılığında fotoğraf makinesi vermesiyle başlamış. Tamamen tesadüfen yani… Daha sonrasında fotoğrafçılık konusunda kendisini geliştirmiş. Sonrasında babaanneme, çocukları Ahmet ve Fikret’e de öğretmiş, onlar da bizlere öğrettiler ve bu şekilde devam etti.
Haber Eylül: Peki, sizin bu işi meslek olarak seçmeniz nasıl oldu?
Mehmet Turgut: Meslek olarak seçmem çok da sürpriz olmadı. Fotoğrafçılık benim yapabileceğim tek meslek olduğu için bunu yaptım. Başka da hiçbir şey yapmayı bilmiyorum.
Haber Eylül: İşin mutfağında yetişmişsiniz. Bunun profesyonel anlamda eğitimini almadan yapmanın eksikliğini hiç gördünüz mü?
Mehmet Turgut: Yooo… Eksikliğini hiç görmedim ama Türkiye’de fotoğraf namına verilen eğitim sistemi çok daha iyi olabilirdi diye düşünüyorum. Hatta bununla ilgili düşüncelerim de var. Branşlaştırılmalı diye düşünüyorum. Yani mimari fotoğrafçılığa yatkın olanlar bir sınıfta olmalı, doğa fotoğrafçılığına yatkın olanlar bir sınıfta olmalı. Farklı olanları da bunların içinden belki bir sanatçı çıkar diye üzerlerinde durulmalı. Üniversitelerde maalesef fotoğraf sanatçısı kimliği kazandırılarak eğitim veriliyor ve bu çocuklar mezun olduğu zaman maalesef bana ve benim gibi fotoğrafçılara “Ağabey biz şimdi ne yapacağız?” diye e-mail atıyorlar. Ben de gidin hocanıza sorun diye cevap yazıyorum.
Haber Eylül: Ankara’dan İstanbul’a geçiş süreciniz nasıl oldu? Arasındaki farklar nedir?
Mehmet Turgut: Bir gün Ankara’dan sıkıldım, İstanbul’a gideyim dedim ve geldim. Bu kadar basitti. Artık Ankara bizi sıkmaya başladık diye İstanbul’a geldik. Hiçbir zaman da sıfır noktasına dönmekten korkum olmadı. Bu yüzden de bu kararı vermek çok zor olmadı. İstanbul da sıkarsa buradan da Kuşadası’na balık tutmaya giderizJ Böyle olunca hayatta hiçbir zaman kaybetmiyorsunuz. Çünkü kaybetmek korkusu olmuyor. Ayrıca İstanbul’a geldiğimde de beş kuruş para yoktu cebimde. Çalışarak kazandım her şeyi. İki şehrin farkı ise; İstanbul’da çok fazla iş var ve ister istemez kazanıyorsunuz. Kazanınca standartlarınız yükseliyor, standartlarınız yükselince daha da çok kazanmak istiyorsunuz. Sadece İstanbul’daki ilişkiler Ankara’dakine benzemiyor. Ankara’daki arkadaşlarınızla sizi sevdikleri için arkadaşsınızdır ama İstanbul’daki arkanızdan atıp tutan adam sayısı çok fazladır.
Haber Eylül: Bu noktaya tırnaklarınızla kazıyarak gelmişsiniz. Bunun tadı daha güzel olmalı
Mehmet Turgut: Evet, bunun size katan birçok şeyi var. Fakat sizden götürdükleri de var. Bu kadar tırnakla kazımak insanı yora da biliyor. Ama bunlar da sizi geliştirip doğru şeyler yapmanızı sağlıyor. Doğru iş, doğru kadın, doğru arkadaşlar, doğru yerler…
Haber Eylül: Ünlülerle çalışmaya ilk olarak nasıl başladınız?
Mehmet Turgut: Onu hiç bilmiyorum. Ankara’da birçok kişiyi çekmiştim. Hayko’yu, Ogün Sanlısoy’u, Cem Adrian’ı… Bunların hepsini Ankara’dayken çekmiştim ve İstanbul’a gelince benimle çalışmak isteyen birçok sanatçı oldu. Ben de onlarla devam ettim.
Haber Eylül: Ozzy Osbourne’un fotoğraflarını çektiniz. Bu nasıl gelişti peki?
Mehmet Turgut: Ozzy Osbourne’a çalışmalarımı gönderdim ve çok beğendiler. Bizimle çalışmak istediklerini söylediler. Sonrasında çekim yaptık ve fotoğrafları ona gönderdiğimde, bunları t-shirtler, bardaklara bastıracaklarını söylemişlerdi. Ama bundan vazgeçip albüm kapağı yapmak istediklerini söylediler. Biz de tamam dedik ve oldu.
Haber Eylül: Derginize gelecek olursak; 46 Dergisi’nin Mtv ile yaptığı proje hakkında bilgi verir misiniz?
Mehmet Turgut: Mtv çekim arkaları üzerine Mtv studios adında televizyon programı yaptık. Ama şimdi başka bir kanal ile anlaşmayı planlıyor. Daha kanal belli değil ama işi daha komplike bir şekilde ele alsın, daha fazla ayrıntı olsun istiyorum. Şimdiye kadar hep backstageler ve benim fotoğraf üzerine yorumlarım vardı. Şimdi daha çok işin mutfağında çalışanların da ne yaptığını detaylı şekilde anlatabilecekleri bir şey olsun istiyorum.
Haber Eylül: “Aşk Tesadüfleri Sever” filmindeki erkek karakteri de sizin hikâyenizden esinlenerek yazılmış. Bu anlatır mısınız?
Mehmet Turgut: Ömer Faruk Soyak beni aradığında “Mehmetçim senden hareketle bir film çekmeyi düşünüyorum ve senaryo aşamasında sevgili Evren ile İpek’i sana göndereceğim onlara başından geçenleri anlatır mısın?” dedi. Ben de onlara Ankara’da başımdan geçen tatlı, tatsız bütün hikâyeleri anlattım. Daha sonrasında hikâye şekillenirken karakteri Mehmet Günsür’ün oynayacağı belli oldu ve onu dört beş günlüğüne benim yanıma gönderdi Ömer Ağabey. Çok iyi arkadaş olduk. Beraber fotoğraflar çektik, yedik, içtik, konuştuk ve aslında bir fotoğrafçının çok fazla bir tribi olmadığını ama fotoğraf çekerken ellerini nasıl kullanması gerektiğini öğrendi. Çok iyi taklidimi yapmaya başladıJ Daha sonrasında da film çekildi. Filmde kendimden parçaları gördüm. Aslında sadece benim değil, Ankara’da yaşayıp İstanbul’a gelen birçok insanın tesadüfleri var.
Haber Eylül: Biz seçimlerinizde birçok ayrıntı gördük. Mesela derginize 46 adını vermenizin bir anlamı varmış.
Mehmet Turgut: Şimdi 32. madde olarak değiştirilmiş ama zamanında herkesin bildiği gibi adı 46 olan raporun adı. Bu raporu alan, ileri derecede şizofreni olan ve ceza hükmü olmayan kişidir anlamına geliyor. Bizim de İstanbul’da genel yapımız bu. İnsanlar “ Bu deli ya” deyip görmezden geliyor sert işlerimizi.
Haber Eylül: Bir diğeri de fotoğraflarınızda kullandığınız organ da sadece “Kalp”miş. Bunun bir anlamı var mı?
Mehmet Turgut: Ben çok kesmeli biçmeli fotoğraflar çekmiyorum. Benim çektiğim fotoğraflarda kan vardır ama o kanı nasıl sterilize edeceğimi düşünmüşümdür. Mesela Ayşe Arman ile olan röportaj fotoğrafım kan revan içinde ama kimse “öğğ bu ne ya” demedi. Herkes “Çok iyi olmuş” dediler. Neden kalp sorusuna gelince de; benim inandığım nadir organlardan olduğu için diyebilirim.
Haber Eylül: Göze inanmıyorum ama kalbe inanıyorum diyorsunuz yani
Mehmet Turgut: Belki de…
Haber Eylül: Aşkın fotoğraflara etkisi var mı? Yani aşkı bulmadan önceki fotoğraflarınızla bulduktan sonraki fotoğraflarınız arasında fark var mı?
Mehmet Turgut: Bu konuyu şöyle açabilirim; hep şöyle derler ya “Kafamız çok iyiyken acayip fotoğraflar çektik” ya da keyif verici maddeler aldıklarında çok iyi çizdiklerini söylerler falan… Yok, öyle bir şey bence… Adam bir şişe absenth içmiş kulağını kesmiş yani o resmi içerek yapmamış. Ben bunun yalan olduğuna inanıyorum. Ben en iyi fotoğrafı, motivasyonunuzun ve konsantrasyonunuzun en yüksek olduğu anlarda çekebileceğinize inanıyorum. Âşık olmakta bunları çok tetikleyen ve geliştiren bir şey... Çok daha sağlıklı oluyorsunuz, düzgün uyuyorsunuz, hayatınız düzene giriyor. Depresif olduğum zamanlarda çektiğim fotoğraf çok nadirdir. Onlara baktığım zaman da nasıl bir ruh hali içinde olduğumu hatırlıyorum. Keşke yaşamasaydım da çekmeseydim diyorum.
Haber Eylül: Son olarak, yeni projeleriniz var mı?
Mehmet Turgut: Bir fotoğraf projem var ama şimdi onun ne olduğunu söylemeyeyim. Onun için üç gün dört gün stüdyoya kapanmayı düşünüyorum ve ondan da bir sergi çıkarmayı düşünüyorum. Bunun dışında önümüzdeki sene üniversitelerde yaptığım söyleşilerin formatını değiştirmek istiyorum. Daha kollektif, daha interaktif olsun istiyorum. Beraber fotoğraf çekebileceğimiz, onlara da fotoğraf çektirebileceğim bir düzen olsun istiyorum. Bu fotoğrafları sergileyebileceğim bir alan olsun istiyorum. Bir yanda Yekta Koparan ile yaptığımız kitap var. Onu bir an önce hayata geçirmem gerekiyor. Türkiye’ye gelen yabancı sanatçıların fotoğraf çekimleri var. Bunların dışında bir aksilik olmazsa önümüzdeki yaz yeterli zamanı ve finansmanı bulabilirsem bir film projem var. Uzun metraj film çekmeyi düşünüyorum.
Haber Eylül: Hikâye belli mi?
Mehmet Turgut: Evet, onu ben yazdım. Ama daha senaryo aşamasına geçmedik. Sponsor görüşmelerine falan başlayacağım. Kesinlikle aklımda bir film yoktu ama bu sene Maldivler’e gidince aklıma çok iyi bir hikâye geldi. Bunu da birkaç kişiyle paylaştım mutlaka çekmelisin dediler.
Haber Eylül: Hikâyeyi kurgulamışsınız, peki kişileri oturttunuz mu?
Mehmet Turgut: En az üç karakteri oturttum şu anda.
Haber Eylül: Bunu onlar biliyor mu?
Mehmet Turgut: Evet, biliyorlar. Hepsi de bana canını verebilecek derecede iyi arkadaşlarım.
Haber Eylül: Zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.
Kariyer ve Yönetim Kulübüne yardımlarından dolayı çok teşekkür ederiz.
Hazırlayanlar:  Seda ATICI,Melike GÜR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder